Avrupa'da Bir Osmanlı!

Türk kahvesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük bir kültürel miras haline gelmiş ve zamanla Avrupa'ya yayılmıştır. Kahve, Osmanlı topraklarına 16. yüzyılda Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından getirilmiş ve kısa sürede sarayda ve halk arasında popülerlik kazanmıştır. İstanbul’da açılan kahvehaneler, bu eşsiz içeceğin Osmanlı toplumunda köklü bir yer edinmesini sağlamıştır.

Avrupa'nın Türk kahvesi ile tanışması ise Osmanlı'nın Viyana Kuşatmaları sırasında ve diplomatik ilişkiler sayesinde gerçekleşmiştir. 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması’nın ardından Osmanlı ordusu geri çekilirken geride bıraktıkları kahve çuvalları, Avrupalıların kahveyle tanışmasına vesile olmuştur. Bu süreçte özellikle Polonya asıllı Avusturya casusu Jerzy Franciszek Kulczycki önemli bir rol oynamıştır. Viyana Kuşatması sırasında Osmanlılardan ele geçirilen kahve çekirdeklerini kullanarak Viyana'da ilk  kahvehanesini açan Kulczycki, Avrupalıların kahveye alışmasını sağlamıştır.

Bunun yanı sıra, Osmanlı elçileri ve tüccarlar aracılığıyla kahve, Venedik, Paris ve Londra gibi büyük Avrupa şehirlerine ulaşmış, burada kahvehanelerin açılmasına öncülük etmiştir. Özellikle Osmanlı elçisi Süleyman Ağa, 1669 yılında Fransa'ya yaptığı ziyarette Paris aristokrasisine kahveyi tanıtmış ve büyük bir ilgi uyandırmıştır. Süleyman Ağa'nın Fransız sarayında kahve sunumu yapması, kahvenin Avrupa sosyetesi arasında hızla yayılmasını sağlamıştır.

Özellikle Venedik, Avrupa'da kahvenin yayılmasında kilit rol oynamıştır. 17. yüzyılda Venedik tacirleri, Osmanlı’dan kahve ithal etmeye başlamış ve kısa sürede kahve, aristokratların ve aydın kesimin vazgeçilmezi haline gelmiştir. 18. yüzyılda ise kahve, Avrupa'da geniş kitlelerce tüketilen bir içecek olmuş ve farklı pişirme yöntemleri geliştirilmiştir.

Bugün hâlâ Türk kahvesi, kendine özgü pişirme yöntemi ve kültürel ritüeliyle dünya genelinde büyük ilgi görmekte ve kahve kültürünün temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.